18 Haziran 2010 Cuma

Maç İzlenimleri #16: İspanya - İsviçre

Üzülmedim diyemeyeceğim. Turnuvanın pozitif futbol timsali İspanya'nın yenilgisi turnuvada şimdiye kadar oynanan futbola bir kez daha kızmama sebep oldu. Gerçi İsviçre kontra atak futbolunu çok iyi oynadı ama, İspanya yahu, kaybeder mi öyle güzel takım!

Bu Busquets'de (spiker baskets deyip durdu, Xabi Alonso da Xavi Alonso oldu, saygısızlık etmek istemem ama galiba aynı amca Montolivo'ya Montolino demekten bıkmayan amcaydı) teknik direktörler ne buluyor anlamadım. Hadi Guardiola bir şeyler gördü, ya da tecrübesiz, sırf Katalan diye koyuyor Toure yerine diyelim, Del Bosque niye oynatıyor? Çok iddialı değilim her iki teknik direktör de ilk 11'e koyuyorsa bir bildikleri vardır ama Busquets'in Barcelona veya İspanya orta sahasında oynayacak kalibrede bir adam olmadığını düşünüyorum. Kenarda Javi Martinez gibi Fabregas gibi(biliyorum onların senna tarzı odun dmc olmadıklarını ama deep lying midfielder olarak gayet iş görebilecek adamlar ikisi de) adamlar otururken orda Baskets'i görmek ve duymak hiç hoşuma gitmedi.

Piqué'de ayrı bir konu, adam savunmada oynuyor diye yazık oluyor gibi geliyor bana. Koy forvete oynasın. Şaka bir yana Piqué inanılmaz bir adam, ilk yarıda kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonda, vuruştan önce Griechting'i bakkala iki ekmek bir maltepe almaya gönderişi izlemeye değerdi.

Maça dönecek olursak, İspanya kendi gibi oynuyordu. Müthiş pas yüzdesi, yine 63% topa sahip olma oranı, öldürücü ara paslar, kanat bindirmeleri, topu bir anda sağ kanattan 60 m pasla sol kanada atmacalar... Futbola dair her şeyi yapıyordu İspanya. Ama İsviçre çok iyi alan daraltıyor ve İspanya'ya mümkün olduğunca az pozisyon vermeye çalışıyordu. Kanatlardan çok gelmeyen İspanya'ya karşı tüm oyuncuları ortaya yığan Hitzfeld'in taktiği başarıyla işliyordu. Gerçi pozisyon da verdiler birkaç tane ama beklenen gol bir türlü gelmedi. İkinci yarının başlarında, dakika 52'de, bir kontra atakta İsviçre golü buldu. Her ne kadar İsviçre "amaan öyle çirkin futbol mu oynanır" tepkileri alsa da Yunanistan'la ilgili yazımda da bahsettiğim gibi eğer organize olarak kontra atağa çıkarsanız ve iyi savunma - iyi kontra atak taktiğiyle oynarsanız, kendi adıma "anti-futbol oynayan takım" yaftasını yemezsiniz. İsviçre böyle oynadı. Golden sonra da Eren'le birkaç pozisyon daha buldu.

İspanya'da alternatif çoktu. Del Bosque oyuna Jesus Navas'ı ve Fernando Torres'i alarak, 4-5-1'den 4-4-2'ye, kanatların daha çok işlediği bir formasyona, döndü. Ancak İsviçre yine açık vermedi ve maçı iyi uygulanmış bir kontra atak taktiğiyle, yani hakkıyla kazandı. İspanya gibi pozitif futbol oynayan bir takım 3 puanla ödüllendirilse ben çok daha mutlu olurdum ama kurt teknik adam İspanya'yı çok iyi çözmüş ve gereken önlemleri almıştı.

Maçın Adamı: "Eren Derdiyok" İsviçre adına taktiği işleten adamdı. Güçlü yapısı ve uzun boyuyla istenildiği zaman pivot forvet gibi top indirip, topu ilerde tutabildi, kontra atağa çıkıldığında ise hızı ve tekniğiyle adam çalımlayıp takımını ileri taşıyabildi. Mesut'tan sonra "ah bizim milli takımda oynasa neler olurdu kimbilir" dedirten bir oyun sergiledi.

Maçın hayal kırıklığı: "Xavi" Allahım inşallah şunu yazan ellerim taş kesilmez. Büyük günah işliyorum biliyorum ama Xavi beklenildiği kadar iyi oynayamadı. İsviçre orta sahası tarafından çok sağlam bir şekilde markaj altına alınan Xavi, oyunu yine iyi dağıtsa da ondan beklenen ara pasları veremedi. Hücuma gerektiği kadar katkı sağlayamadı.(Tövbe Estağfurullah)

Maçın seyir zevki: 6/10 Ne olursa olsun bir İspanya maçıydı. İsviçre'de kontra ataklarıyla oyuna keyif getirdi. Her ne kadar televizyonun başından mutlu ayrılmasam da iyi futbol izlemenin keyfini yaşatacak kalitede bir maçtı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder