22 Haziran 2010 Salı

Maç İzlenimleri #30: Portekiz - Kuzey Kore

Ömer Üründül'ün İspanya maçında daha güzel kelimelerle ifade ettiği şeyi söyleyerek başlayayım yazıya: "Kuzey Kore kendini bir bok zannedip anti-futbol yerine pozitif futbolu tercih edince Portekiz onların ağzını kırdı." "Adam haklı beyler" demek isterdim, ama yine değil yine değil. Kuzey Kore maça Brezilya'ya karşı oynadığından çok daha agresif çıktı. Brezilya'ya attıkları golden sonra özgüvenleri yerine gelmişti ve bu özgüvenle oynadıkları için çok daha etkili oynadılar ilk yarıda. 26. dakikada Meireles'in attığı golden sonra bile maç dengedeydi. Kore, en az Portekiz kadar pozisyon buldu. Golden sonra performanslarında biraz düşüş olsa da, metanetli davranmayı başardılar ve devreyi iyi oynayarak ve Portekiz'e kafa tutarak tamamladılar.

İkinci yarıya Portekiz daha iyi başladı. Maçın kırılma dakikası 53'tü. Simao golü bulunca, o demin bahsettiğim özgüvenle oynayan Koreliler bunu kaybetti ve dağıldılar. Yoksa 2-0'dan sonra "Brezilya'ya attık, Portekiz'e de atarız, belki çeviririz maçı" diye savunma güvenliğini elden bırakıp gol atmak için saldırma gibi bir durum olmadı Kuzey Kore'de. Aksine bu sefer beklentileri yüksek olan maçta iki farklı geriye düşünce hayal kırıklığına uğrayarak maçı bıraktılar. Portekiz ise hazır bulmuşken atabileyim atabildiğim kadar diyerek, ikincinin çok büyük ihtimal averajla belirleneceği grupta, üstünlüğü ele geçirdi. Portekiz adına, diğer maça oranla göze en çok çarpan şey, Hugo Almeida'nın varlığı oldu. Arkadan destek verecek Ronaldo ve Simao gibi adamların varsa eğer Hugo Almeida gibi ayakları üzerinde daha sağlam duran, Liedson'a nazaran daha Striker bir adamla oynamak çok daha mantıklıydı. Brezilya maçında da Liedson yerine Almeida'yı tercih etmesi daha muhtemel Queiroz'un.

Grupta son maçlardan önce Fildişi ile Portekiz arasındaki averaj farkı 9. Yani Fildişi ya Brezilya'nın Portekiz'i farklı yeneceğine güvenecek, ki Brezilya'ya grup liderliği için beraberlik yetiyor, ya da Kore'yi Portekiz'in yendiğinden daha farklı yenecek, ki bu da kolay gözükmüyor. Bu yüzden bence turnuvada Afrika adına iş yapabilecek tek takım, yüksek ihtimalle elenecek.

Maçın adamı: " Raul Meireles" Benim en beğendiğim futbolculardan biri olan Meireles, futbolu iki yönlü oynayabilmesi ve önündeki yıldızları çok iyi besleyebilmesi ile yine ön plana çıktı. Takımının ilk golünü atan, ikinci golün de asistini yapan ve bir bakıma maçı koparan isim olan Meireles, yıllardır"bu adamı Porto'ya yar etmezler, Arsenal alsın Arsenal" dediğim ama Porto'nun kesinlikle bırakmadığı bir oyuncu.

Maçın hayal kırıklığı: "Kuzey Kore" Onlarda genel olarak "ben değil biz" anlayışı hüküm sürdüğü için, tek bir koreliyi seçmek istemedim. Programı dünyanın her yerinde izleniyor zanneden sunucu ayağına yatayım, "mazallah Kim Jong Il blogumuzu okuyorsa, çocuğu asar"(galiba internete ulaşım yok Kore'de ama olsun, diktatör de ulaşıyordur heralde) diyerek maçın hayal kırıklığını tüm takıma paylaştırmış olayım.

Maçın seyir zevki: "8/10" Daha önceden de blogda bahsettiğim gibi 7-0'dansa 4-3'ü tercih ederim ama sonuçta gollü bir maç olması bile gol sıkıntısı yaşayan Dünya Kupası'na ilaç gibi geldi. Ronaldo'nun da milli takımda gol orucuna son vermesi, anti-ronaldocuları üzse de bence hak ettiği golü atmış oldu ve beni sevindirdi.

1 yorum:

  1. ronaldo akıllı olsun.

    Fotomaç manşeti:
    Portekiz Gol Yemedi Ama,
    Kuzey Kore 7.

    ek manşet: Ya**ağı 7ler!

    YanıtlaSil