13 Haziran 2010 Pazar

Maç İzlenimleri #2: Uruguay - Fransa

Maçtan önce çoğu kişi gibi, Fransa hazırlık maçlarındaki gibi oynar Uruguay'da onları perişan eder, diye düşünüyordum. Tam olarak öyle olduğunu söyleyemem. 2003'te Stamford Bridge' de oynanan ve 2-0 Beşiktaş'ın üstünlüğüyle sonuçlanan Şampiyonlar Ligi maçında 88 dk yan pas yapan Chelsea gibi sürekli top çeviren ama pozisyon bulamayan Fransa ile umudu artık sahalarda pek de rastlamadığımız 3-5-2 de bulan ve forvet hattının kalitesiyle takımın kalanının kalitesinin arasında dağlar kadar fark bulunan Uruguay'ın 0-0 biten maçta "orta saha mücadelesi" (spikerler tarafından zevksiz maç yerine kullanılan tabir) izledik.

Domenech'ten artık bahsetmek bile istemiyorum. Nasıl hala takımın başında kalabildiğini de anlayamıyorum. Turnuvadan sonra kurtuluyor fransız futbolu Domenech'ten. O da ayrı bir konu. Avrupalı yapmıştı yine yapacağını ve "biz günlük sonuçlara göre karar vermeyiz, domenech kupayı alsa bile takımın başında kalmayacak, çünkü farklı bir yapılanmaya gideceğiz, tekrar söylüyoruz önemli olan günlük başarılar değil" tarzı bir modern ve avrupai bir raisonment ile turnuvanın ardından takımın başına Laurent Blanc'ın geçeceğini açıklamıştı. Maçtan biraz uzaklaştım; ama maçta yakınlaşacak pek de bir şey olmadığından bunu sorun etmiyorum.

Biraz Ahmet Çakar'lık yapayım: " Anelka bu takımın forveti değil!!". Şaka bir yana tek forvet olarak Anelka'yı oynatmanın çok doğru bir tercih olduğunu düşünmüyorum (ilerde top tutamaması vs). Domenech zaten forvet konusunda hatayı Benzema'yı kadroya çağırmayarak yapmıştı, ama Gignac gibi bir doğuştan golcüyü son 10 dakika rakibin bir kişi eksilmesiyle alması ayrı bir yanlıştı. Ribery-Malouda kanatları yerine ısrarla Govou yu oynatmayı seçen Domenech geleceğin en önemli yıldızlarından Yoann Gourcuff ( ne olur artık doğru telaffuz edin gurküf) ü ne idüğü belirsiz bir rolde oynatarak takımının oyununu baltaladı. Takımın yükü yine tamamen Ribery’nin omuzlarına kaldı. Uruguay ise orta sahada çok yoğun bir pres uygulamasa da Fransa'yı ceza alanına yaklaştırmayarak, ve kalesinde sadece iki pozisyon görerek ve aynı zamanda pek de pozisyon üretmeyerek maçı tamamladı. Diego Perez , Daniele De Rossi'yi andıran oyunu iki yönlü oynayabilmesiyle ve sert oyun stiliyle, Lugano ise çirkefliğinin sadece Fenerbahçe'de yaptıklarıyla sınırlı olmadığını ispat ederek dikkat çekti. Turnuvanın ilk kırmızı kartı Lodeiro'ya çıkarken, her iki takımda turnuvadaki gelecekleri hakkında olumlu izlenimler bırakmadı.

Maçın adamı: "Abou Diaby" Fransa'da, galiba Domenech'i tartışmaktan sıkıldıkları için, maçtan önce en çok tartışılan adamlardan biriydi yeni Viera. Oyunun hem defans hem atak kısmında bulunan Diaby, uzun bacaklarıyla yaptığı müdaheleler ve doğru zamanda doğru yerlere dağıttığı paslarla maçın yıldızıydı.

Maçın hayal kırıklığı: "Yoann Gourcuff" Oynadığı mevkiden midir bilinmez, maçta pek de olumlu bir hareket yapmadı. Yakışıklı fransızın, her zaman açtığı mükemmel ortaları bile göremedik bu maçta. Beklentilerin çok altında kalan performansıyla genç yetenek maçın hayal kırıklığıydı.

Maçın seyir zevki: 2/10 Yazacak pek de bir şey yok. "orta saha mücadelesi şeklinde geçen maç golsüz beraberlikle sonuçlandı" diyelim ki ilerde spiker olma şerefine nail olursam " off ne dandik maç" deyip rezil olmayayım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder