20 Haziran 2010 Pazar

Maç İzlenimleri #24: Hollanda - Japonya

Aynı kadroyla maça başladı Bert Van Marwijk. Elia oynar mı, Robben geri dönecek mi derken, Danimarka maçının aynısını oynadı Hollanda. Oyuncu değişiklikleri de Huntelaar-Van Persie hariç(de zeeuw-van persie'ydi geçen maç son oyuncu değişikliği) neredeyse aynı dakikalarda ve aynı oyuncular arasında yapılmıştı.

Maçın ilk yarısı temposuz, Hollanda'nın topu ayağında tuttuğu ama rakip kaleye yüklenemediği, zaten yüklenmeye de pek niyetli olmadığı bir devreydi. Maçı rölantiye almış gidiyordu. Japonya da Danimarka gibi, açık vermemeye çalışarak, "belki kontra atakla bir tane sıkıştırırsam ne mutlu bana" anlayışıyla oynuyordu. İlk devre golsüz eşitlikle geçildi. Yine geçen maça benzer bir şekilde Hollanda sadece bir vites yükseltince, Japonya kalesindeki ataklar arttı, ve yine Danimarka maçındaki gibi rakipten bir hata geldi. Kaleci Kawashima, Sneijder'in şutunu çok rahat çelebilecekken, topu içeri aldı ve Hollanda 1-0 öne geçti. Hollanda yine geçen maçtaki gibi, golü bulduktan sonra tempoyu düşürdü, orta sahada paslaşmaya başladılar. Japonya, Danimarka'dan daha azimli gözüküyordu. Ceza sahası dışından şutlarla gol aramaya çalıştı Japonya, çünkü ceza sahasına giremiyorlardı. Affelay'ın girdiği birkaç pozisyon dışında adam gibi gol pozisyonu da olmadı maçın kalanında ve Hollanda belki de yorulmadan kazandı maçı ve ismini 2. tura yazdırdı.

Gönüllerimizin şampiyonu, bu ünvandan sıkılmış olacak, maçı kazanıp gerisine pek takılmıyor; ama kontra atağa etkili çıkan bir takımla henüz karşılaşmadılar. Öyle bir takıma karşı çok zorlanabilirler. Japonya ise tam olarak vasat. Danimarka ile berabere kaldıkları takdirde gruptan çıkacak olan Japonya, Danimarka'dan bu beraberliği koparabilecek güçte.

Maçın adamı: "Yoshito Okubo" Vissel Kobe'li forvet oyuncusu, ceza sahasına giremeyen takımına uzaktan şutlarıyla yardımcı olmaya çalıştı. Hollanda defansına da sürekli pres yapmaya çalışan oyuncu, azimli bir görüntü çizse de maçı çevirmeyi başaramadı. Ceza sahası şutları da tribüne giden Sabri şutu kıvamında değil, daha eli yüzü düzgün şutlardı. Bu azmiyle maçın adamı oldu.

Maçın hayal kırıklığı: "Robin van Persie" Çok uzun bir sakatlık döneminden sonra Arsenal'la sadece birkaç maça çıktıktan sonra milli takıma katılan Persie'nin eski formuna dönmesinin zaman alacağı aşikar. Van Persie, sahada ölü gibi dolaşıyor ve takımı adına olumlu işler yapmıyor. Teknik direktör yerinde olsam ya Huntelaar'ı oynatır bir de öyle şansımı denerdim ya da Kuyt'ı ileri uca çekip sağlamsa Robben'i değilse Elia'yı Kuyt yerine kanada koyardım, gibi geliyor.

Maçın seyir zevki: "3/10" Hollanda-Danimarka maçı yazımda da söylediğim gibi, Hollanda iyi futbol oynayıp elenmekten sıkılmış olacak ki, temposuz ve keyifsiz bir oyun felsefesiyle oynuyor. Japonya da bu tempoyu artıracak kalitede olmadığından temposuz ve keyifsiz bir maç seyrettik. Şöyle anlatayım maç boyunca yatay pozisyondan dikey pozisyona geçmemi sağlayan tek şey spikerin hakemin aut işaretini penaltı sanmasıydı.

2 yorum:

  1. fotomaç manşeti: portakal suşiye tat vermedi...

    YanıtlaSil
  2. oha, iyi ki kimse görmemiş manşetini, kesin kullanırlardı, böbreğimi koyarım yani ortaya öyle kesin kullanırlardı.

    YanıtlaSil