20 Haziran 2010 Pazar

Maç İzlenimleri #21: Almanya - Sırbistan


"Yenildi diye döneklik etmeden söylüyorum, eğer bir takım sürpriz yapıp yarı finale çıkarsa bu takım Sırbistan olur diyordum. Fikrimin arkasındayım hala, ama zor görünüyor gerçekten" demiştim Sırbistan Gana'ya yenildiğinde o maçla ilgili yazımın başında. Ben demiştim demeyi sevmeyenlerden değilim, baya severim. Şaka bir yana Sırbistan benim beklemediğim bir galibiyet aldı. Gerçi kırmızı kart, direkten dönen top, kaçan penaltı gibi extraordinaire işler oldu ve Almanya çok daha iyi oynadı; hatta Almanya kazanmayı hak eden taraftı. Yani çok da haklı çıkmış sayılmam aslında. Sırbistan elemelerdeki performansının yarısını sergileyemedi Dünya Kupası'nda.

Klose atılana kadar maç dengede gidiyordu; ama Klose atıldıktan sonra "herkes 2 kişilik oynamalı" deyip bir Super Power devreye sokmuş gibi çok daha iyi oynamaya başladı Almanya. "Deutschland, Deutschland über alles" felsefiyle oynuyorlardı. İlk maçtaki futbollarının, Avustralya'nın kötülüğünden veya maç ayaklarına oturdu gibi bir sebepten olmadığını kanıtladılar. Klose atıldıktan 2 dk sonra müstakbel Liverpoollu, benim de çok beğendiğim oyunculardan olan ancak Arshavin gibi geç yaşta parlayan Jovanovic golü buldu. Almanya bu golden sonra 10 kişi olmasına rağmen etkinliğini arttırdı. Khedira'yle bir şutu da direkten dönen Panzerler, Podolski ile bir çok pozisyondan yararlanamadı. Daha sonra Podolski'nin ayağından bir de penaltı kaçıran Almanya, penaltı da kaçınca moral çöküntüsü yaşadı ve kalan dakikalarda gol olmayınca maçı Sırbistan kazandı. Sırbistan bu futbolla bence Avustralya'yı geçip Almanya ile birlikte 2. tura yükselir. Daha sonrasında ya formda olmayan bir İngiltere ya da zaten Sırbistan'dan üstün olmayan ABD veya Slovenya gibi bir takımla karşılaşacaklar. O yüzden Sırbistan benim beklediğim futbolu oynamasa da en azından çeyrek finale çıkar gibi geliyor bana. Çeyrek finalde de karşılarına muhtemelen Uruguay çıkacaktır. Uruguay'ı da geçip yarı finale kadar da yükselebilir Sırbistan. Neyse böyle afaki konuşmak, böyle büyük turnuvalarda çok doğru değil galiba. Hep beraber göreceğiz artık.

Maçın adamı: " Neven Subotic" İlk maçta oynamaması bir garipti zaten. Geleceğin en iyi defansları arasında gösterilen ve bende hayranlık uyandıran bir oyuncu olan Neven Subotic sağlam defans tanımlamasına tam olarak uyuyor. Sağlam defans deyince de Servet Çetin'de değil hani, ayağı da yumuşak bir adam. Bu maçta da öyle oynadı ve maçın en iyilerindendi.

Maçın hayal kırıklığı: "Lukas Podolski" Klose'nin atıldığı maçta tüm yük onun üstüne bindi. O da bu yükü kaldıramadı. Aslında golle sonuçlandırabileceği pozisyonları, yenik durumda olmanın baskısından olsa gerek gole çeviremedi. Penaltı da kaçırınca takımının direnci kırıldı.

Maçın seyir zevki: 8.5/10 Benim ailevi sebeplerden (böyle deyince de garip oldu babannemi hastaneye götürdüm alttarafı) izleyemediğim ancak gece 03:30'da Trt1'de tekrarını izleyebildiğim maç (biraz daha erkene koysalar ölürler zaten)turnuvanın en heyecanlı maçlarından biriydi. Zaten 3 tane direkten dönen top, kaçan penaltı, favorinin yenilmesi gibi heyecan katsayısını arttırıcı pek çok etmen vardı. İyi ki uykusuz kalmayı göze alıp izlemişim.

1 yorum: